CORONA VİRÜSÜN MÜCBİR SEBEP OLUP OLMADIĞI VE UZUN DÖNEM ARAÇ KİRALAMA SÖZLEŞMELERİNE ETKİSİ
Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede başta Avrupa olmak üzere birçok ülkeye yayılan Corona Virüs (Covid-19) hem insan sağlığı hem de dünya ekonomisi açısından büyük sonuçların doğmasına sebebiyet vermiş ve vermeye devam etmektedir. Çalışma hayatında yaşanan bu önemli aksamalar sebebiyle ekonomik düzeni bir nebze de olsa da ayakta tutabilmek adına başta devletler olmak üzere özel şirketler tarafından da bir dizi tedbirler alınmaktadır. Bu doğrultuda çalışanlarının çoğunu izne çıkartan veya kısa süreli çalışma sistemine geçen işverenler, normal şartlarda bu çalışanlara tahsis edilen ve an itibariyle kullanılamayan kiralık filo araçlarının da iadesi yoluna gitmektedir. Bu durum birçok hukuki çatışmaya sebebiyet vermekte, araç kiralayan şirketler ile filo araç kiraya veren şirketleri karşı karşıya getirmektedir. Taraflar arasında yaşanan bu hukuki sorunun çözümünde öncelikle Corona Virüsün mücbir sebep olup olmadığının incelenmesi; akabinde taraflar arasında imzalanan araç kiralama sözleşmesi hükümlerinin, sözleşmenin düzenlenemediği ya da eksik kaldığı noktalarda ise genel kanuni düzenlemelerin irdelenmesi gerekmektedir.
A. Corona Virüs Mücbir Sebep Midir?
Öncelikle mücbir sebebin tanımının yapıldığı Yargıtay içtihatının incelenmesi yerinde olacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mücbir sebebi şu şekilde tanımlamıştır:
“Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.”
Korona virüs salgınından kaynaklanan halin mücbir sebep olarak kabul edilip edilemeyeceği her somut olay bakımından değerlendirilmesi gereken bir husus olduğundan, öncelikle Yargıtay kararında ileri sürülen olguların tek tek irdelenmesi gerekmekte, mücbir sebep şartlarının oluşup oluşmadığının tespiti yapılmalıdır. Doktrindeki tüm görüşler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, tüm dünyada ve Türkiye’de salgın hastalık olarak tanımlanan Corona Virüs salgınının mücbir sebep kavramı ile olarak uyuştuğu söylenebilecektir. Her ne kadar bu durumun bir mücbir sebep olabileceği görüşünde olsak da, her somut olay açısından ayrı bir inceleme yapılması gerekmektedir. Zira taraflar arasındaki sözleşmenin konusuna göre Corona Virüs olgusunun mücbir sebep olmaktan çıkması da mümkün olabilecektir. Bu kapsamda, korona virüs salgınının objektif kıstaslar kapsamında mücbir sebep olduğu kabul edilse dahi, her sözleşme ve hukuki ilişki bünyesinde ifanın yerine getirilmesi hususunda bir engel teşkil edip etmediğinin değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Yukarıda yapmış olduğumuz genel açıklamalar neticesinde, Corona Virüs salgınının uzun dönem araç kiralama sözleşmeleri açısından mücbir sebep sayılması gerektiği kanaatindeyiz. Özellikle son dönemde alınan büyükşehir araç giriş çıkışının yasaklanması, şehirlerarası yolculukların kısıtlamalara tabi tutulması, aynı araç içerisinde birinci dereceden olmayan kişilerle yolculuk yapılması durumunda idari yaptırımlar uygulanması gibi kararlar neticesinde kiralık olan bu araçların amaçları doğrultusunda kullanılması neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Hükümet tarafından alınan kararlar doğrultusunda yaşanan bu durumun bir mücbir sebep olduğu aşikâr olup, taraflar arasında yaşanan uyuşmazlıklarda işbu gerekçelerle sözleşmelerin uyarlanması veyahut feshedilmesi gündeme gelebilecektir.
B. Taraflar Arasında İmzalanan Sözleşme Maddelerinin Uyuşmazlığa Uygulanması
Corona Virüs sebebiyle bir uyuşmazlık doğması durumunda incelenmesi gereken ilk husus taraflar arasında imzalanan uzun dönem araç kiralama sözleşmeleri olacaktır. Bu sözleşmeler dahilinde mücbir sebeplere yönelik bir madde olması durumunda öncelikli olarak bu maddede öngörülen hükümler, akabinde Türk Borçlar Kanunu’ndaki genel hükümler uygulamaya girecektir. Bu madde çoğu sözleşmede yer almakta olup, kimi zaman taraflara belli bir süreliğine sözleşmeyi askıya alma, aylık kira bedelinde indirime gitme ya da netice itibariyle kalan kira bedelinden belli bir kısmı ödeyerek feshetme gibi haklar tanımaktadır. Dolayısıyla bu yönde sair çözümler öngören sözleşmeler uyarınca her iki tarafın da menfaatine olan, kısa vadede her iki tarafa da maksimum faydayı sağlayan çözüm yollarına da başvurmak mümkün olabilecektir. Böylelikle taraflar karşı tarafa yazılı bildirimde bulunarak sözleşmede kendilerine tanınan bu hakları kullanabilecek ve potansiyel dava riskinin önüne geçebilecektir.
C. Türk Borçlar Kanunu’nda Öngörülen Genel Hükümlerin Uyuşmazlığa Uygulanması
Taraflar arasında imzalanan sözleşmede mücbir sebep hallerine ilişkin bir madde olmaması veyahut tarafların herhangi bir çözüm yolu üzerinde anlaşmaya varamaması durumunda Türk Borçlar Kanunu kapsamında öngörülen haklara başvurulması gerekecektir. Türk Borçlar Kanunu’nun Aşırı İfa Güçlüğü Başlıklı 138. maddesi uyarınca taraflara sözleşmenin yeni koşullara göre uyarlanması, bu mümkün değilse feshini talep etme hakkı tanınmıştır. Söz konusu salgının bir mücbir sebep olduğu kabul edildiğinde, Türk Borçlar Kanunu’nun 138. maddesi uyarınca sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını veyahut feshedilmesini talep etmek de mümkün gözükmektedir. Özellikle ülkemiz tarafından sokağa çıkma yasağı gibi araçların kullanımını tamamen etkileyecek bir karar alınması durumunda dürüstlük kuralı gereği sözleşmenin feshedilmesinin de mümkün olacağını düşünmekteyiz.
D. Sonuç
Türkiye’nin içinde olduğu durumda Corona virüs salgınının uzunca bir süre daha ekonomik düzenin işleyişini etkileyeceği aşikâr olup, genel nitelikteki bu açıklamalarımız doğrultusunda Corona Virüs salgınının uzun dönem araç kiralama sözleşmeleri açısından bir mücbir sebep sayılması gerektiği kanaatindeyiz. Özellikle son dönemde alınan büyükşehir araç giriş çıkışının yasaklanması, şehirlerarası yolculukların kısıtlamalara tabi tutulması, aynı araç içerisinde birinci dereceden olmayan kişilerle yolculuk yapılması durumunda idari yaptırımlar uygulanması gibi önlemler göz önüne alındığında kiralık filo araçlarının kullanımında ciddi bir azalma olduğu ve sözleşmenin devamının neredeyse imkânsız hale geldiği görülmektedir. Bu kapsamda taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri öncelikli olmak üzere Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen genel hükümler ışığında taraflar arasında doğacak mücbir sebepli uyuşmazlıkların çözülmesi ve her iki taraf için de maksimum faydanın sağlanacağı çözüm yollarının uygulanması mümkün olabilecektir.
Profesyonel destek almak isterseniz iletişim sayfamızdan bize ulaşabilirsiniz.