Bir dilde oluşturulmuş fikri eserin başka bir dile aktarılmasıyla ortaya çıkan çeviri eserler, günümüz çağdaş kanunlarında bir eser olarak korunmaktadır. Bu durum hiç kuşkusuz çeviri eserlerin de yoğun bir çalışma ve emek sonucunda oluşturuyor olmasından kaynaklanmaktadır. Öyle ki çevirmenler, her ne kadar asıl esere bağımlı olarak çalışıyor olsalar da, yoğun bir caba sarf ederek ve önceki tecrübelerinden birçok bilgi aktararak asıl eseri başka bir dile uyarlamaktadırlar. Bu itibarla, çevirilerin asıl eserden bağımsız olarak ayrı bir eser olarak değerlendirilmesi yadsınamaz bir gerçektedir.
ÇEVİRİ ESERLERE İLİŞKİN OLARAK ULUSAL VE ULUSLARARASI DÜZEYDE ÖNGÖRÜLEN HUKUKİ DÜZENLEMELER:
Çeviriler ulusal düzeyde 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”) ile korunmaktadır. Öyle ki, tercümeler “işleme” kategorisi içerisinde değerlendirilmekte olup, FSEK’in 6/1 maddesinde “Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve aşağıda başlıcaları yazılı fikir ve sanat mahsulleri işlenmedir” şeklinde düzenlenmiştir. Özet bir anlatımla, tercümeler bir eserden esinlenerek yaratılan ve işleyenin emek ve çalışmalarını taşıyan fikir ve sanat ürünü olarak; işlemeyi yapan kişi ise asıl eser sahibinin hakları saklı kalmak kaydıyla o eseri işleyen kişi olarak değerlendirilmektedir.
Çeviriler Uluslararası anlamda Bern Birliği Sözleşmesi ile daha ayrıntılı bir biçimde hüküm altına alınmıştır. Türkiye öncelikle 1 Ocak 1952 tarihinde Sözleşme’nin 1948 yılında tadil edilmiş haline katılmış, sonraki aşamada ise 1979 yılında tadil edilen metne 07.07.1995 tarihli ve 4117 Sayılı Kanun ile taraf olmuştur. Çeviri eserler Bern Birliği Sözleşmesi’nde ayrı bir başlık altında düzenlenmiş ve Sözleşmenin 2. maddesinde f. 2’de çeviri eserlerin asıl eser sahibinin hakları saklı kalmak üzere orijinal eser olarak korunacakları hükmü öngörülmüştür. Bu itibarla, çeviriler/işlenme eserler de birer eser olup,çevirmenler/işleyenler asıl eser sahibinin sahip olduğu tüm maddi (işleme, çoğaltma, yayma vb.) ve manevi (eseri kamuya sunmak, eserde değişiklik yapılmasını men etmek vb.) haklara sahiptir. Bu anlamda çevirmen ve asıl eser sahibinin hakları arasında hiçbir fark bulunmamaktadır.
BİR ESERİN İŞLEME ESER OLARAK DEĞERLENDİRİLEBİLMESİ İÇİN ARANAN ŞARTLAR:
Bir çevirinin, FSEK, kapsamında korunabilmesi için, çevirmeninin kişisel özelliklerini taşıyor olması gerekir. Bu madde hükmünden hareketle çeviri eseri, çevirmeninin kişisel özelliklerini taşıyan, bir ilim ve edebiyat eserinin çevirisi olarak tanımlamak mümkün olacaktır. Daha açık bir anlatımla çeviri eser, bir ilim ve edebiyat eserinin üslup ve akıcılığının mümkün olduğunca, fikirlerinin ise aynen korunarak başka bir dile çevrilmesi, suretiyle yapılan bir işlenmedir.
Bir işleme eserden söz edebilmek için şu şartlar aranır:
Yararlanılan esere sadık kalınması ve işleyeninin özelliklerini taşıyor olması (esasa ilişkin şart)
Bir çeviri eser oluşturulabilmesi için esas alınan bir asıl metin olması şarttır. Zira çeviri, teknik anlamı itibariyle de başka bir dilde olan eserin, yine başka bir dile tercüme edilmesi işlemidir. Bu itibarla çeviren, kaynak dildeki esere yabancı ekleme, değişiklik veya çıkartma yapmaz, dili mümkün olduğunca korur. Böylece “asıl eserdeki eser sahibinin özelliği olarak beliren hususlar” bozulmamış olur. Bu nedenle, asıl eserin özelliğine sadık kalınmadan meydana getirilecek eser işlenme/çeviri değildir, ya o eserin taklididir ya da ayrı bir eserdir.
Öte yandan, bir çeviri eserin bağımsız bir eser olarak değerlendirilebilmesi için, o eseri meydana getiren çevirmenin/işleyenin o eser üzerinde kendinden izler bırakması gerekmektedir. Çevirmenin özelliğinden anlaşılması gereken, çeviride, asıl eserdeki fikirlerin aynı ahenk, üslup ve akıcılıkla aktarılabilmesi için sarf edilen çabadır. Benzer şekilde, iz olarak tabir edilen bu özellikler; çevirmenin kültüler bilgi birikimi, o şahıs ile özdeşleşmiş bir yazım tarzı veyahut yabancı eseri o dile çok güzel uyarlaması vb. olarak da örneklendirilebilir.
İşlemenin asıl eserle aynı ana kategoride yer alması ve asıl eserle olan ilişkinin belirtilmesi (şekle ilişkin şart)
Kanun, asil eserin kendi kategorisi içinde başka bir kalıba sokulması durumunda işlenmeyi kabul etmektedir. Ayrı eser kategorilerinde aynı konunun işlenmesi durumunda, eserler arasında bir bağımlılık bulunamayacağından ortaya çıkacak her eser orijinal birer eser olarak değerlendirilecektir. Bu itibarla, işlenme, asıl eserin ait olduğu kategori içinde bir başka kalıba sokulması olduğu ve çeviri eserlerde de kaynak dildeki asıl eser bir ilim ve edebiyat eseri olacağı için; amaç dile aktarılacak olan çevirinin de bir ilim ve edebiyat eseri olması gerektiği ortadadır.
ÇEVİRMENİN SAHİP OLDUĞU HAKLAR, HAKLARIN SÜRESİ VE KORUNMASI:
Çeviriler/işlenmeler mutlak haklar kategorisinde olup, herkese karşı ileri sürülebilmektedir. Zira çeviri eser (İşlenme), asıl eser sahibinin hakları saklı kalmak şartıyla orijinal eser olarak korunmaktadır. Öyle ki, asıl eser sahibi dahi, çeviri eseri kullanmadan evvel işleyenin rızasını almak durumundadır.
Süre açısından ise, çevirmenin hakları ile asıl eser sahibinin hakları paralellik arz etmektedir. Koruma süresi; çevirmenin yaşadığı müddetçe ve ölümünden itibaren 70 yıl devam eder.
Çevirmenlerin hakları hukuk ve ceza davaları yoluyla korunmaktadır. Hukuk davaları, davalının veya çevirmenin ikamet ettiği yer Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde açılabilmektedir. Söz konusu yetki alanında Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi olmaması halinde görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Ceza davalarında ise yetkili mahkeme suçun işlendiği veya sonuçlarının doğduğu yer savcılık ve mahkemeleri olup, görevli mahkeme Fikri ve Sinai Haklar Ceza Mahkemesi, yoksa Asliye Ceza Mahkemeleridir.
Çevirmenin açabileceği hukuk ve ceza davaları şunlardır:
Hukuk Davaları:
- Tecavüzün Men-i: Çevirmenlerin manevi ve maddi haklarının ihlal edilmesi durumunda tecavüzün men-i davası ikame edilebilmektedir.
- Tazminat Davaları: Çevirmenlerin oluşturduğu çeviri eserler üzerinden haksız maddi kazanç elde edildiği durumlarda maddi tazminat davası açılabilmektedir. Benzer şekilde, bu ihlal nedeniyle uğranılan manevi zararlar da manevi tazminat konusu yapılabilmektedir.
- Elde Edilen Kazancın İadesi: Çevirmen, ihlali yapan kişinin hukuka aykırı olarak elde etmiş olduğu karın kendisine verilmesini işbu dava kapsamında talep edebilmektedir.
- İşlenme Eser Sahipliğinin Tespiti:Çevirmenler eser sahipliği hakkına kimin sahip olduğu hususunda belirsizlik olması halinde eser sahipliğinin tespiti davası açabilmektedirler.
Ceza Davaları:
- Manevi ve Mali Haklara Karşı İşlene Suçlar (FSEK md. 71): İşbu suçların kovuşturması şikâyete tabi olup, şikâyet süresi 6 aydır. Bu itibarla, çevirmenlerin manevi ve maddi haklarının ihlal edildiği durumda, ihlale sebebiyet veren kişi ve kişiler hakkında FSEK md. 71 uyarınca şikayette bulunulabilmektedir.
FSEK kapsamında çeviri eserin ve çevirmenlerin tam tanımı yapılmamış olsa da; işleme eserler başlığı altındaki düzenlemeler ve Türkiye’nin taraf olduğu Bern Birliği Sözleşmesi uyarınca çeviri eserlere ve çevirmenlere ilişkin hukuki korunma sağlanabilmektedir. Öte yandan kanunda çeviri eserin tam bir tanımının yapılması ve çevirinin diğer işlenmelerden ayrı bir şekilde düzenlenmesi durumunda, günümüzde karşılaşılan birçok hak ihlalinin önüne geçebilecek ve çevirmenlerin haklarını daha rahat ve işlevsel şekilde kullanmasını güvence altına alabilecektir.
Profesyonel destek almak isterseniz iletişim sayfamızdan bize ulaşabilirsiniz.