Tarım, ülkemizde sahip olduğu geniş etki ve uygulanabilirlik alanı gereğince ekonomik ve sosyal politikalarımızda büyük önem taşımaktadır. Sektöre kazandırılan her ivme ülke ekonomimize büyük katma değerler olarak geri dönmektedir. Bu nedenlerle tarım arazilerinin miras ve benzeri sebeplerle parçalara bölünmesinin önüne geçmek hem arazi sahipleri hem de totalde ülkemiz için faydalı bir yöntemdir.

Günümüzde tarım arazilerinin elverişsiz parçalara bölünmesi sebebiyle; tarım arazilerinden beklenen verim azalmış, elde edilmesi beklenen kar beklenenin ve olması gerekenin oldukça altında kalmıştır. Bu sebeple ekonomik tarım yapılması neredeyse imkansız hale gelmiştir. Hal böyle iken, çözüm olarak tarım arazilerinin daha fazla bölünmesini ve bozulmasını önleyici bir takım hukuki düzenlemeler yapılması gerekmiş ve bu şekilde tarım arazilerindeki parçalanmalar nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi hedeflenmiştir. İşte bu noktada tarım arazilerinin toplulaştırılması müessesesi doğmuş ve bu konuda çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.

ARAZİ TOPLULAŞTIRILMASI NEDİR ?

Çeşitli nedenlerle ekonomik olarak tarımsal faaliyetleri yapmaya elveriş sağlamayacak biçimde parçalanmış, bozuk şekilli parsellerin bir araya getirilerek daha düzenli parseller halinde tarla içi geliştirme hizmetleri ile birlikte modern tarım işletmeciliği esaslarına uygun halde faaliyette bulunulmasını sağlayacak muntazam bir yapıya kavuşturularak uygulanması işlemine, arazi toplulaştırılması denmektedir. Arazi toplulaştırmasının esas olarak amacı; daha az zaman, işgücü ve sermaye kullanımı ile üretime etken hususlardan en iyi biçimde yararlanarak tarımsal üretimi ve tarım işletmelerinden beklenen verimliliğini artırmaktır.

TARIM ARAZİLERİNİN TOPLULAŞTIRILMASI NE GİBİ FAYDALAR SAĞLAR?

Tarım arazilerinin toplulaştırılması birçok açıdan bir gereklilik halini almıştır. Parsellerin miras yolu ile bölünmesi, arazilerin bir kısmının sulama ve drenaj kanallarından yararlanamaması, arazilerin parçalanması sonucu artan işgücü, sermaye ve üretim kayıpları, karayolu, demiryolu gibi kamu yatırımlarında gereken kamulaştırma bedellerinin yüksekliği arazi toplulaştırılmasını neredeyse zorunluluk haline getirmiştir.

Zira tarım arazileri toplulaştırıldığında; her parselin yola ve kanala sınırı olacağından sulama ve ulaşım randımanı artacak, tarımsal verim artışı sağlanacak, toprakların bölünmesi sonucu oluşan bozuk yapılaşma engellenerek işletme bütünlüğü temin edilecek, toplulaştırılan topraklardan elde edilecek ekonomik gelir artacak, köy sınırları sabitleştirilerek köyler arasındaki sınır ihtilafları bertaraf edilebilecektir. Toplulaştırmadan sonra, tarım arazisine ait parseller daha geniş ve muntazam bir şekil alacağından makinalı tarımın daha kolay yapılması, sulama ve teknik tarım metotlarının uygulanmasında kolaylık sağlanacaktır. Bunun yanında toplulaştırma çalışmaları vatandaş açısından mali bir külfet niteliği de taşımamaktadır. Kanal ve yol gibi ortak kullanım alanları için yapılan ortalama % 5 -6 ya varan kesintiler haricinde vatandaş her hangi bir bedel ödeme zorunluluğu ile karşılaşmamaktadır. Zira tüm masraflar bütçeden karşılanmaktadır. Sulama projeleri gibi kamu yatırımları için gerekli araziler, proje alanına giren parsellerden uygun şekilde kesinti yapılmak suretiyle kamulaştırma yapılmaksızın karşılanabilmektedir.

TOPLULAŞTIRMA SÜREÇLERİNE İLİŞKİN KANUNİ DÜZENLEMELER

Türkiye’de yapılan ilk toplulaştırma çalışmaları, Topraksu genel Müdürlüğü tarafından, 7457 sayılı kanunun 2. Maddesinin (j) bendi ile Medeni Kanun’un 678. Maddesi esas alınarak yapılmıştır. Ancak bir süre sonra bu kanunlara dayanılarak yapılan çalışmalar yaşanan sorunlar karşısında yetersiz hale gelmeye başlamış ve 1966 yılında bir tüzük oluşturulması ihtiyacı doğmuş ve böylece ilk ‘’Arazi toplulaştırma Tüzüğü’’ 27.06.1966 tarih ve 6/6707 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konmuştur.

Bundan sonra, 17 Temmuz 1973 tarihinde 1757 Sayılı Toprak ve Tarım Reformu kanunu yürürlüğe girmiş ve bu kanuna eklenen bir madde ile reform bölgesi ilan edilen yerler dışında, 7457 sayılı kanun hükümlerine göre toplulaştırma çalışmaları yapılması imkanı sağlanmış ve 1978 yılına kadar süren uygulamaların ardından, 1978 yılında, 1757 Sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Bunun üzerine yine 7457 Sayılı Kanun’un 2. Maddesinin (j) bendi ile, Medeni Kanun’un 678. Maddesi esas alınarak, 24.09.1978 tarihinde çıkarılan 7/1 8231 sayılı ‘’Arazi Toplulaştırma Tüzüğü’ne göre çalışmalara devam edilmiştir.

19.07.2005 tarihide, 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu” yürürlüğe girmiştir. Bu kanun “Özel Arazi Toplulaştırması” kavramını getirmiş ve böylece TKB dışında ikinci kurumların da toplulaştırma yapmasına olanak sağlanmıştır. 5403 sayılı yasanın yürütülmesine dair tüzüğün 26.09.2009 tarihinde yürürlüğe girmesiyle İl Özel İdaresi Genel Sekreterlikleri de, DSİ gibi uygulama yapabilecek hale gelmişlerdir.

Tarım Reformu Bölgesi olarak ilan edilen yerlerde ise toplulaştırma çalışmaları 22.11.1984 tarihinde kabul edilen 3083 sayılı “Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanunu” hükümlerine göre yürütülmektedir.

Yürürlükteki mevzuat uyarınca toplulaştırma alanlarında gerçek kişilerle kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine ait araziden projenin özelliğine göre, yol ve kanal gibi kamunun ortak kullanacağı yerler için %10‘a kadar katılım payı kesilir. Toplulaştırma nedeniyle kapanan yollarla, yol fazlalıkları da aynı amaç için kullanılır. Katılım payı için herhangi bir bedel ödenmez. Ancak, katılım payı dışında kesilen arazi, öncelikle varsa eşdeğer Hazine arazisinden
karşılanır. Yoksa kesilen arazi için kamulaştırma işlemi yapılır.

Toplulaştırma sonunda dağıtılan veya sahibine bırakılan tarım arazisi malikleri adına, geriye kalan arazi ise Hazine adına uygulayıcı kuruluşun talebi ile tapuya tescil edilir. Malikleri adına tescil edilen arazi Kanun hükümleri dışında o bölge için tespit edilen dağıtım normundan daha küçük parçalara rızaen veya hükmen taksim edilemez ve ifraz işlemlerine konu olamaz. Bu husus tapu siciline şerh edilir. Bu düzenleme ile toplulaştırma sonrası parçalanmanın önlenmesi sağlanmıştır.

TARIM ARAZİLERİNDE TOPLULAŞTIRMA YAPILMASI İÇİN HANGİ SÜREÇLER İZLENMELİDİR ?

Toplulaştırma sürecinde önceliği toplulaştırma alanının belirlenerek tüm tarım arazilerinin ve çiftçilerin mülkiyet bilgilerinin temin edilmesi almaktadır. Bu süreçte karşılaşılabilecek zorluklar arazinin büyüklüğü ve payların çokluğuna ve tapu bilgilerinin güncelliğine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Kadastro paftası, tapu kütüğü ve arazideki ölçülerin uyumlu hale getirilmesi ile arazi kullanım durumunun ve uygun arazi sınırlarının tespiti önemlidir.

Devamla toprak karakterini belirten toprak haritaları temin edilerek yahut yeni toprak haritası oluşturularak, toprak etüt ve derecelendirme işlemlerinin yapılması gerekmektedir. Bu aşamada blok planları hazırlanmakta arazi paydaşları/sahipleri ile toplulaştırma sonrasında tarlalarını nerede istediklerine ilişkin muvafakat sağlanmakta, parsel planları hazırlanmaktadır.

Arazi toplulaştırmalarında hazırlanan yeni parsel planlamaları ve yeni mülkiyet listeleri mahallinde asılarak ilan edilmektedir. Bu yolla varsa yeni planlamaya ilişkin parsel sahiplerinin itirazlarının incelenmesi imkanı sağlanmaktadır. Bu süreçte itiraz gelmez ise ya da itiraz gelmesine karşın gelen itirazlar üzerine yapılan incelemeler nihayete ererse yeni olanlar kesinleşmiş kabul edilir ve kesinleşen yeni planlamaların kadastroca tescili ile yeni tapuların oluşturulması aşamasına geçilir.

Bu aşamalardan geçilerek yeni tapu ve parsellerin, yeni sahiplerine teslim edilmesi süreci tamamlanmış olur.

Süreç oldukça hukuki ve teknik uzmanlık bilgisi gerektirdiğinden ehil kişiler ile birlikte ilerlenmesi önem taşımaktadır.

Neticeten tarım arazi toplulaştırmaları Türkiye’de 1980’li yıllarda yaşanan “tarım ülkesi” yapısını geri kazandırma anlamında büyük bir adımdır. Türkiye’nin sanayi ve hizmet sektöründe sağladığı gelişmeyi tarım sektörü açısından sağlayabilmesi adına bu düzenlemeleri uygulamaya enjekte etmek önem taşımaktadır. Ülkemizde sanayi ve hizmet sektörlerinde olduğu gibi teşvik ve destekler artık tarım sektöründe de mevcuttur. Mümkün olduğunca bu imkânları duyurmak ve vatandaşın uygulama alanına sokmak için sektör aktörleri üzerine düşeni yapmalıdır.

Sezer & Utkaner Avukatlık Bürosu
Av. Nazlı SEZER – Av. Oya DİRİM

Privacy Preference Center