Özellikle son dönemler medyada ve basında yer alan hekim ve sağlık çalışanlarına karşı şiddet olaylarında büyük bir artış var. Hekimler sağlık hizmetini sunumunu gerçekleştirirken bu nitelikte çok sayıda sorunla karşılaşabiliyorlar. Hakaret ve fiili saldırılar bunların başlıcalarıdır. Sağlıkta dönüşüm projesi ile hastalar artık sağlık hizmetine daha kolay ulaşırlarken hekimleri de sağlık hizmeti sunumunun öznesi olmaktan çıkartıp artık bir araç olarak görmeye başladılar. Eski çağlardan bu yana hekimlere duyulan güven ve saygı gün geçtikçe azalmaya başladı ve yansımalarını da şiddethamiz girişimler ile göstermeye devam ediyor.

Özellikle aile hekimliği sisteminin de uygulamaya konması ile artık hekimler hastaların evlerine bizzat ziyaretlerde bulunarak sağlık hizmeti sunmaya başladılar. Bu da kendi çalışma alanlarında dahi güvenlik konusunda sıkıntı yaşayan hekimlerimizi daha da korunaksız bir alanda hizmet sunmanın tedirginliği ile karşı karşıya bıraktı.

Peki bu durumda hekimler neler yapabilir. Güvenliğinin sağlandığı bir ortamda çalışmak hekimler için bir hak mı? Devlete bu anlamda düşen görevler neler? Hekimler şiddete maruz kaldıklarında hangi mercilere ve ne şekilde başvurabilirler? Şiddet uygulayan hastalara uygulanabilecek yaptırımlar neler? Bu yazımızda bu konulara değineceğiz.

1. Hekimlere Yönelik Şiddet Türleri

Konuyu irdelemeye öncelikle hekimlere yönelik hangi eylem ve davranışların şiddet olarak nitelendirilebileceğini saptamak ile başlamak isteriz.

Hekime yönelik şiddet fiili bir saldırı olabileceği gibi sözlü bir saldırı yani hakaret de olabilecektir. Öte yandan fiili saldırı ve hakaret olmasa da psikolojik baskı da esasında hekime yönelik şiddet olarak kabul edilebilecektir. Yani hastanın davranış ve sözleri psikolojik olarak hekimin görevini baskı altında olmaksızın yapmasını engelliyor ise bu da bir tür şiddet olarak nitelendirilebilecektir.

Kısaca bu eylemleri; öldürme, yaralama, sözlü hakaret, tehtid ve zorlama olarak nitelendirebiliriz.

Hekimlere yönelik tüm bu davranışların mevzuatımıza yaptırımları mevcuttur. Türk Ceza Kanunu’muz fiili ve sözlü saldırıları yaptırımlar ile buluşturmuştur. Hekimlerin şikayeti halinde ilgili hastalar bu kanun hükümleri gereğince yargılanabilecek ve cezaya çarptırılabilecektir. Yine hekim bu şiddet içerir fiil nedeni ile maddi ve manevi zarara uğramış ise bu zararını talep ve dava edebilecektir. İlgili yaptırımlar yazımızın ilgili bölümünde ayrıntıları ile açıklanmıştır.

2. Hekimler Güvenliklerinin Sağlandığı Bir Ortamda Çalışma Hakkına Sahiptirler

Hekimler de en nihayetinde bir çalışan olmalarından kaynaklanan güvenliklerinin sağlandığı koşullarda görevlerini ifa etme ve hizmet sunma hakkına sahiptirler. Sağlıklı ve güvenli koşullarda çalışma hakkı ulusal ve uluslar arası hukuki düzenlemeler ile tesis edilmiştir.

Uluslar arası alanda; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23. maddesinde “herkesin elverişli koşullarda çalışma hakkı olduğu” düzenlenmiştir. Türkiye tarafından onaylanan Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 7. maddesinde de; taraf devletlerin “adil ve elverişli çalışma koşullarından yararlanma hakkını kabul ettiği ve bu hakkın güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarını kapsadığı” ifade edilmiştir. Yine 16 Haziran 1989 tarihinde onaylanan Avrupa Sosyal Şartı’nın II. bölümünün 3. maddesiyle akit taraflar, “tüm çalışanların güvenli ve sağlıklı koşullarda çalışma hakkını etkili bir biçimde kullanabilmesini sağlamakla yükümlü kılınmıştır.”

Tüm bu uluslar arası düzenlemelerin Türkiye tarafından da etkin bir şekilde uygulanması hususunda şüphe yoktur. Bunların yanı sıra ülkemizde ise Anayasa’nın 48. maddesinde “devlet çalışanları korumakla yükümlü kılınmıştır.” Yine İş Kanunu’nun 77. maddesinde işverenin idare tarafından belirlenen söz konusu politikalara uyarak iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli önlemleri almak zorunluluğu düzenlenmiştir.

Tüm bunlardan hareketle “sağlık” gibi önemli bir kamu hizmetini sunan hekimlerimizin güvenliğinin sağlanmasının devletin yasalardan kaynaklanan en önemli ödevlerinden biri olduğu söylenebilecektir. Devlet bu ödevini kamuya ait hastanelerde doğrudan sağlamakla yükümlü iken kamu kurumları dışında sunulan sağlık hizmeti için ise dolaylı yollardan müdahale ile etkin güvenli koşulları temin ile yükümlüdür.

Hekimlerimiz de hem güvenlik haklarının ihlal edilmemesi hem de edildiğinde telafi ve yaptırımları hususunda işverenleri konumunda olan kurum ve kuruluşlara başvurabileceklerdir.

3. Hekimlere Yönelik Şiddetin Yaptırımları

Yazımızın birinci bölümünde belirtmiş olduğumu şiddet türlerine yönelik mevzuatımızda bir takım yaptırımlar öngörülmüştür. Bunlar Türk Ceza Kanunundan kaynaklanan cezai yaptırımlar olmakla birlikte ilgili hekim uğradığı şiddet sebebi ile maddi ve manevi malvarlığında meydana gelen zararı Medeni Kanun’umuz çerçevesinde de talep ve dava edebilecektir. Aşağıda bunların her biri ayrıntılı olarak irdelenmiştir.

A. Öldürme ve Yaralama Fiiline Yönelik Yaptırımlar

Üzücü olmakla birlikte kimi zaman hekimlere yönelen şiddetin hekimin hayatını kaybetmesine dahi neden olabilecek boyutlara vardığını gözlemlemekteyiz. Bu eylemler ister bizatihi hasta ister hasta yakınları tarafından yapılmış olsun Türk Ceza Kanunu’nun Hayata Karşı Suçlar başlıklı ikinci kısmında 81 ve devamı maddeleri uyarınca öldürme suçunu oluşturmaktadır. Öldürme kasten, ihmali davranışla veya taksirle işlenmiş olabilir. Her halükarda yaralama suçunun aksine öldürme suçuna ilişkin soruşturmanın başlatılması şikayete bağlı değildir. Yani öldürme vukuu bulduğunda resen soruşturmaya başlanır ve sorumlular tespit edilerek cezalandırılır. Kanunumuz öldürme suçuna yaptırım olarak müebbet hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları öngörülmüştür.

Yaralama suçunda ise yaralama kasten gerçekleştirilen yaralama dışında taksirle hekimin yaralanmasına sebebiyet verilmesi hali şikayete bağlı tutulmuştur. Yani öldürmede olduğu gibi hekimin ya da diğer mağdurların yetkili mercilere şikayette bulunmadığı hallerde Savcılık resen kovuşturma başlatmayacaktır. Bu sebeple yaralama fiiline maruz kalan hekimlerimizin fiili gecikmeksizin failleri ile birlikte yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar etmeleri büyük önem taşımaktadır. Kanunumuz kasten yaralamayı neticesi sebebiyle ağırlaşmış hapis cezası yaptırımı ile buluştururken taksirle yaralama için ise hapis cezası veya adli para cezası öngörmüştür.

B. Hakaret Halinde Uygulanabilecek Yaptırımlar

Hekimlere onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikteki bir fiil ya da olgu isnat edilmesi, bu eylemin sövme suretiyle işlenmesi Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinde düzenlenen hakaret suçunu teşkil etmektedir. Hakaret suçu da yaralama suçunda olduğu gibi şikayete bağlı bir suç olmakla birlikte eğer hakaret edilen hekim o anda kamu personeli ise suç şikayete bağlı olmaktan çıkmaktadır. Türk Ceza Kanunu uyarınca bu suç için suçun ağırlığına göre belirlenmek üzere hapis veya adli para cezası öngörülmüştür.

C. Tehtid ve Cebir Halinde Uygulanabilecek Yaptırımlar

Hekimin ya da yakınlarının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, malvarlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini öne sürerek hekimi bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya zorlama eylemi Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddesi uyarınca tehdit suçunu oluşturmaktadır. Malvarlığına yönelen tehditler için hapis veya adli para cezası, vücut dokunulmazlığına yönelenler için ise hapis cezası öngörülmüştür.

Cebir suçu ise hekime bir şeyi yapmasını ya da yapmaması için zor kullanıldığı durumlardır. Bu suç Türk Ceza Kanunu’nda kasten yaralamanın ağırlaştırıcı unsuru olarak düzenlenmiş ve hapis cezası yaptırımına tabi tutulmuştur.

D. Her Türlü Şiddet Halinde Hekimin Maddi ve Manevi Zarar Talebi

Hekimler kendilerin uygulanan sözlü ve fiili şiddet hallerinde yukarıda belirtildiği üzere Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerine dayanarak başvurular yapıp faillerin cezalanmasını temin edebilirler. Bunun yanı sıra hekimlerin uğradıkları saldırı ile maddi ve manevi malvarlıklarında da eksilmelerin, zararların meydana geleceği açıktır. Hekimler bu anlamada da genel mahkemelere başvurarak faillerden maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilirler. Nitekim Türk Medeni Kanununun 24. maddesi uyarınca; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.

4. Sonuç

Sonuç itibari ile hekimlerimize yönelik şiddetin artış gösterdiği bir gerçektir. Özellikle kamu kurumlarında uygulanan şiddet oranının daha yüksek miktarda olduğu göz çarpmaktadır. Hekimlerimizin kendilerine yönelik bu sözlü ve fiili saldırıları men etmek üzere üzerlerine bir takım yükümlülükler düşmektedir. Bunlardan ilki çalıştıkları kurum ya da kuruluşu bu anlamda uyarmak olmalıdır. Nitekim Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği hükümlerine göre başhekim ve hastane müdürü kurumun düzenini korumak, gerekli emniyet tedbirlerini almakla görevlidir. Aynı Yönetmeliğin 177. maddesinde sağlık kurumlarında güvenlik hizmetlerinin kurum bünyesinde güvenlik birimi kurularak ya da satın alma yoluyla gördürülebileceği düzenlenmiştir. Hekim bu sistemin işlerliğine ilişkin talepte bulunmak hakkına sahiptir. Çünkü söz konusu olan kendi hayat ve vücut tamlığıdır.

Yine hekimlerimizin uğradıkları sözlü ya da fiili saldırıları yetkili Cumhuriyet Başsavcılıklarına ihbarı da suçun önlenmesi anlamında büyük önem taşımaktadır. Zira nihayetinde ceza alacağını bilen hastalar bu eylemlerinden kaçınabileceklerdir. Bu anlamda hastanelerin görünen yerlerine hekimlere yönelik şiddetin kanunen yaptırıma tabi olduğuna ilişkin yazı ve uyarıların da asılması faydalı olabilecektir.

Av. Nazlı Sezer